bugün

entry'ler (1015)

komik kelimeler

(bkz: yortu)

ekşi sözlük

patronu hizli motor taktirmi$ dogum gunu sebebiyle sanirsam. dokunmadan geliyor entry'ler.

neredesin

mercan dede'nin 800 albumundeki en guzel parca. http://www.youtube.com/watch?v=Xe5o-owjugk
insanin aklini ba$indan alan bir erkek sesi, hayrullah ersöz'un yalınayakbaşıkabak $iirini okumaktadir ki, o sesin pe$inden cehhenneme bile gidilir...
doldur sûfi kadehleri aşk ile
kadehimiz candır, hepimiz bir can
içelim de aklımız çıksın baştan
doldur sûfi kadehleri aşk ile

diyar-ı masivadan geliriz biz
evvel tek idik şimdi bir olduk biz
duyardık, uyurduk, uyandık aşka
doldur sûfi ahh yanıyor içim

gel dedi sultanımız geldik işte
üfle de neyden etmesin şikayet
şükür biz de aşık olduk nihayet
doldur dede yürekleri aşk ile

made in europe

bir inan temelkuran filmi. AVRUPAYA gocen turk'lerin hikayesi anlatiliyor. ufak butceli ama odullu bir film. onbeşinci altın koza film festivali'nde en iyi yönetmen ödülünü kazandirmi$ yonetmenine. ayrıca film, yılmaz güney özel ödülü'ne de layik gorulmu$.

inan temelkuran

yeni bir yonetmenimiz. Ece temelkuran'in karde$i. madrid'de sinema egitimi gormu$. ogrenciyken cali$tigi kebapcida ya$adigi olaylardan esinlenerek made in europe diye ufak bir butce ile ve de belgesel tarzinda bir film cekmi$. avrupaya gocen turk'lerin hikayesi. bu sene onbeşincisi yapilan altın koza film festivali'nde en iyi yönetmen ödülünü ve buyuk juri, yılmaz güney özel ödüllerini almış. adina baktim da, inanasim geldi...

mavi gözlü dev

bir biket ilhan filmi. NAZIM HIKMET'IN bursa hapishanesinde gecen gunlerini anlatiyor, piraye aski cercevesinde. film icin secilen mekan hapishane olunca, sınırlanmı$lık kacinilmaz elbette. bu sınırlanmı$lıktan siyah beyaz gecmi$e donu$ sahneleri ile kurtulmaya cali$mi$ yonetmen.

nazim'in bursa hapishanesinde, hapishane muduru tarafindan ozel muameleye tabi tutulmasi oylesine abartilmi$ ki filmde, mevzunun gectigi yer bana mapushane degil de, celik palas oteli gibi geldi! tamam, anladik nazim'a ayricalik tanimi$ mudur ama bunu niye bu kadar gozumuze sokumu$lar ki? nazim ve diger butun karekterlerin odadan odaya istedikleri gibi girip ciktiklari, nazim'in yalniz kaldigi odasindaki tahta yatak ve yemegini bile kendi pi$irdigi kucuk tupuyle rahatsiz eden bu rahatlik, bence fena siritiyordu.

senaryo sekiz kez yazildi dedi filmin sonunda sorulari cevaplarken biket ilhan, bence bu da yirtilip, yenisi yazilmaliymi$. nazimi bursa hapishanesine hapsedip, hayatinda muhim yeri olmu$ uc kadinla anlatmaya kalkmak, onun komunist yanina hic vurgu yapmadan fena halde eksik olmu$ elbette.

nazim'a cok benzemi$ dogru yetkin dikinciler ama beni nazim olduguna inandiramadi. hep kameraya oynayan tiyatro oyuncusu gibiydi. fazla kasmi$ kendini. hakli belki, cok zor bir i$ yaptigi ama olmami$ bu haliyle.

kiyafetler kimin eseriyse nazim kiyafetleri icin hakkaten tebrik etmek lazim kendisini. kafamin icindeki nazim hikmet fotograflarinda ne varsa nazim'in ustunde, onlari cok guzel kopya etmi$ ama filmin diger karekterlerinin kiyafetlerinde sorun vardi. piraye ve cocuklari ve munevver ve annesi nazim'in, tamam $ik kadinlardi buyuk ihtimal de cok goz alan, cok goze batan bir $iklik filmdeki. hapishanedeki mahkumlarin kiyafetleriyse tam bir abarti. 1940'larin sonu, 1950'lerde memlekette ne cok beyaz gomlek giyen mahkum varmi$ diye bakmaktan dikkatim dagildi. nazim'in kendi odasinda komur utusuyle utuledigi beyaz gomlegi, nasil da gunumuz kolay utulenir turlerinden! o yillarda pamuklu beyaz gomlekler, komur utuleriyle nasil acilmaya cali$ilirmi$, nasil kolalanirmi$ bilmeyen bir gencin i$leri olmali. tiril tiril utulu beyaz gomlegi nazim'in ve mahkumlarin. hapisde o yillarda belli ki, beyaz ya da acik renkli gomlek giymek modaymi$! kovadan sicak su dokerek yikanilan, takunya giyilen yillarda gomlekler, kasketler, yelekler pek bir piril piril nedense!

nazim'in insan yonune vurgu yapmak, onun ince $air ruhunu bize gostermek icin gosterilen gayret de gozume batti. hapisteki tav$an yetmemi$, bir de kanarya katmi$lar hikayeye ki, benim gibi mesaji asla anlamayacak gerizekalilara kolaylik olsun! niye bu kadar kaba bu filmleri yazanlar? ya da seyirciyi mi cok kaba saba saniyorlar? luzumsuz olmu$ tav$an da, kanarya da. ya da ic bayan oranda fazla katilmi$lar hikayeye. oyle ince bir ayrinti koyarsiniz ki, seyircinin ici erir $airin ruhundaki o derinligi gordugunde. eee, zor elbette oyle incelikler bulup, onlari i$lemek, ver $ablon tav$ani, oldu gitti degil i$te...

munevver fena halde harcanmi$. hikayeye yamama duruyor varligi.

piraye bir evde iki cocuguyla kalmi$ eyvallah da, filmde ikide birde o iki cocukla dertle$mesi, cocuklarin ustunden derin mesajlar iceren $iirler falan okumasi bence cig kacmi$. bir masada iki satir mektup yazarken aklindan gecebilecek $eyleri, cocuklari esir almi$, bir koltuga oturtmu$ da onlara anlatiyormu$ gibi cekmi$ler.

final sahnesi ise evlere $enlik olmu$. zirtdadanak biten, biterken de bir sakiz reklami vardi yillar evvel, falimdi galiba, ordaki gibi mahkumlar nazim'in $iirini soyluyorlardi yukariya bakarak. kendimi m.o. 200'de pergamon'da hissettim sayelerinde! sahnede yunan tragedyasi!

nazim'i anlatmak kolay degil! bana anlatamadi bu film. kivircik saclarini, geni$ alnini, kollari kisa ceketini gordum, lakin ruhunu, aklini goremedim...

unutmu$um ilave;
filmin bir muzigi yoktu! muziginin olmamasinin eksikligi cok hissediliyordu ba$indan sonuna kadar. bir de guzelim nazim $iirlerinin ya ayari az kacmi$, ya da $iir secimleri cok iyi degildi.

yazdiklarimi okudum gene ilave;
evet zor begenirim!

tanrı nın doğum günü

dogmami$, dogurmami$ falan diye duydum ben. sordum $imdi sag omzumdaki melege, bir kutlama filan yapmiyoruz ama bir yerlerde kaydi olacakti, insanin aklina ilk tanri fikri du$tugu gunun dedi...

osmanlı cumhuriyeti

gani mujde yazmi$, ata demirer oynami$, kahpe bizans benzeri bir film gorecegim diye gitmeyin bence. osmanli cumhuriyeti fikri cok guzel bir fikir, ancak bu guzel ve kiymetli fikre yazik edilmi$. harcanmi$ resmen. bundan sonra ayni turden film cekmeye kalki$amaz kimse, bunun taklidi olur. bu yuzden yazik olmu$ i$te. halbuki nasil da trajedi, komedi ya da dram cikardi bu fikirden diye film boyunca kendini yiyen bir gelecegin muhim yonetmeniyle seyrettim filmi. acisindan gozleri ya$ardi garibimin filmin sonunda.

kotu, cok kotu hem de. senaryo dandik, ne diyor film, ne demeye cali$iyor belli degil. her tarafindan parca bolukluk akiyor. tarih bilinci bu kadar kit bir milletin, tarihten hic anlamayan bir yonetmeni ancak bu kadar kotu bir film yapabilirdi tarihi olaylardan, mekanlardan, $ahislardan esinlenerek. halbuki bilseydi gani mujde tarihi biraz daha iyi, tarihi $ahsiyetleri ve tarihi mekanlarin icindeki hayati ne malzemelerle dolardi cepleri. koskoca osmanli sarayindan, saray geleneklerinden ne hikayeler cikardi halbuki.

londra'da ottoman empire adiyla gosteriliyor. kim, nicin orijinali cumhuriyet olan film, imparatorluk olarak cevirmi$ $iddetle merak ediyorum. hayir, imparatorluk ve cumhuriyetin farkinda olamayacak bir bitkinin hatasi olabilecegine inanamiyorum ve israrla belki de yonetmeni bu isimle anilmasini istemi$tir diyorum da buna da mana veremiyorum. adinda sakli butun espriyi mahfeden bir cevirmen mi anlamadim? bir de, film tanitimlarinda gordugumuz sahneler filmde yok. resmen kandirilmi$ hissediyorsunuz kendinizi. hakkinda kiymetli beynimi ve elimi bundan fazla yormak istemiyorum. harcanan emege, paraya ve de o guzelim fikre yazik. olmami$ gani mujde, on uzerinden bir, otur...

can yücel

yirminci yuzyil turk $airi, cevirmeni, entellektueli. *
datca'da yilki atlari var beyaz beyaz,
gormedim ama biliyorum, ayaklari kekik kokan,
can babanin ruhu kacmis iclerine,
oyle esrikli, oyle ozgur, oyle guzeller,
hani atlasaniz sirtlarina, sizi cennete goturecekler...

okan bayülgen sade vatandaş

okan bayulgen'in ntv'deki programi. yalniz bir iki baktim ve de anlamadim sade vatandas kimdir? ya da programin adi sade vatandas nereden gelmektedir? tamam okan bey cok zeki, ben cok aptalim $ippadanak anlayamam da, yine de...

en son gordugum bolumunde, okan bayulgen alip da sazini eline tingirdatmaya baslayinca, metin üstündağ'in yuzundeki neredeyim ben, ne anlatiyor bu adam bicimindeki ifadeyi unutamam asla. sade vatandas kismini bilmem ama okan bayulgen'in siyasi mevzularda agzini acmamasi kendi sohreti acisindan iyidir gibi geldi bana. gerci yurdumda ne kadar bos konusuyorsan, o kadar hos gorunuyorsun o renkli camda da yine de ne bileyim ben iste? bir turlu karar veremedigi, hangi sinifin agziyla konussam acaba yalpalamalari komikti fikrimce.

bence acilen o icinde yasadigi balondan cikmali! yoksa, tutmus bir tv formatindan kazandigi paralari, bu sade vatandas gibi formatlarla harcamaya devam edecek. hem nedir ki, bu her seyi yapabilirim ben ukalaligi? bir seyde iyi olan biri, neden cesaretle atar ki kendini meydana onu da yapacagim, bunu da yapacagim diye? sade vatandas he? bir bakkal, bir firinci, bir ev kadini gormek istiyor benim canim o programda bu adi duyunca mesela...

nazım hikmet ran

Itır saksısında artan koku,
denizlerde uğultular
ve işte dolgun bulutları ve akıllı toprağıyla sonbahar...

Sevgilim,
yaş kemâlini buldu.
Bana öyle gelir ki
belki bin yıllık bir ömrün macerası geçti başımızdan.
Ama biz hâlâ
güneşin altında el ele yalnayak koşan
hayran gözlü çocuklarız...

sözlük yazarlarından şiirler

git basimdan azrail!
cekirdekten yetistirdigim $u keciboynuzu meyve vermeden olmaz.
hem erguvan agaclarim cicek acacaklar daha,
zeytin fidelerim de minnacik.
git dedim duymadin mi?
daha degil, simdi degil...
tirpanin ceviz agacimin dalina degiyor,
cabuk biraz egil!

istenilmediği halde mecburiyetten yapılan şeyler

her sabah kalkip sicak yataktan, i$e gitmek. ba$ka turlu bir dunya benim istedigim, offf yaa selim...

terakota askerleri

(bkz: terracotta ordusu)

bir japon ve çinli arasındaki farklar

japon'lar kiraz cicekleri kadar pempe ve hafiftirler. cin'liler bildiginiz kutukturler. *

ulu roman

tavani neredeyse dort metre olan, bu enaz yuzelli yillik victorian binanin en ust katindaki, guneye bakan sash dedikleri cinsten pencerenin onunde ayakta duruyordu. lanet olasi sehirde, yazdan sonra gelen butun mevsimler karanlik, yapis yapis ve islakti. uzerindeki, annesinin pofuduk yunden ordugu kirmizi hirkaya sarildi, tipki annesine sarilir gibi. birden, butun ege'nin gunesi dogdu sanki karsi binanin ustunden. sonra titredi, o kemiklerine isleyen civi gibi soguguga kufur etti utanarak birilerinin sesini duymasindan. elindeki sicak adacayi fincanini kiracak gibi tutuyordu. hem sicakligi, hem kokusu nasil da iyi gelmisti simdi icinin usumesine. incecik kesilmis limon dilimini batirdi, sonra da cevirdi usul usul, beyaz porselen fincanin icinde. ruhumuz kadar ozgur olsaydi keske bedenlerimiz de, dedi mirildanarak kendi kendine. genzini yakan bir zeytin kokusu duydu, adacayindan bir yudum aldiginda. ezilmis, taze zeytin kokusu da nereden cikti simdi diye dusunurken daire kapisinin acildigini duydu...

turpgiller

toprak altinda yasayan bir aile bunlar. danaburungiller pek sever kislari bunlari kemirmeyi. makbul olanlari siyahlaridir. eczacilikta kullanilir diye salliycam kulaktan dolma bilgilerimle. dogru degilse bile, bence en azindan hazimsizlik ilaci yapiminda kullanilmalidir derhal.

günün sözü

gunun sozu, dunun sozune eglenerek bakiyor ama yarinin sozu de ona eglenerek bakacak bilmiyor daha... *

obama vanlılar seni seviyor

obama icin kurban kesip, fotograflarina kanini surmus van'li yurttaslarimizin bugunku gazetelerdeki haberi. bu nasil guzel bir espri anlayisidir! nasil absurd ve komik bir sey! kimin aklina geldiyse, yanaklarindan opmek lazim. nasrettin hocanin bu topraklar uzerinde yasayan torunlari yapmislar gene yapacaklarini...

her ay sozlukten birini tanriya kurban etmek

her ay sozlukte bir tanriyi kurban edelim derim ben. tanrilar insanlara kurban olsunlar...